65 yaşındaki Ayşe Teyze, çocukken ailesi tarafından okul sıralarından mahrum bırakıldığını hatırlıyor. Bugün ise hayatının en anlamlı kararını alarak, okuma yazma öğrenmek için kolları sıvamış durumda. Bu haber, yalnızca onun azmi ve kararlılığıyla sınırlı kalmıyor; aynı zamanda yaşın bir engel olmadığını, her zaman öğrenmenin ve gelişmenin mümkün olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
Ayşe Teyze, İstanbul’un kenar mahallelerinden birinde, çocukluğunda hayal ettiği okul hayatını yaşayamadı. Ailesi, onun eğitimi yerine erken yaşta ev işlerine yönelmesini tercih etti. "Ben de okumak istiyordum ama ailem buna izin vermedi," diyor Ayşe Teyze. Ancak yıllar geçtikçe, okumamanın hayatında bıraktığı eksiklikleri hep hissetmiş. İlerleyen yaşında daha çok insanlarla iletişim kurabilmek, okuma yazma öğrenmenin önemini anlayan Ayşe Teyze, bu arzusu için dersler almaya karar verdi.
Ayşe Teyze, mahallesindeki bir yetişkin eğitim merkezinin açtığı okuma yazma kursuna başvurdu. Bu kurs, yerel halk tarafından büyük ilgi görüyor ve birçok yaşlı birey için yeni bir başlangıç anlamına geliyor. "Başlamak için asla geç değil," diyen Ayşe Teyze, sınıfta kendisinden yaşça küçük öğrencilerle birlikte ders alıyor. İlk okuma denemeleri biraz zor gelse de zamanla kendisine olan güveni artıyor. "Alfabeyi öğrendikçe, harflerin birleşimini görmek ve kelimeler oluşturmak benim için bir mucize gibi," diye ekliyor.
Öğrenim süreci, sadece derslerde geçirdiği zamanla sınırlı kalmıyor. Ayşe Teyze, evde de sürekli pratik yaparak kelimeler, cümleler oluşturabilme konusunda kendisini geliştiriyor. Komşuları, torunları ve mahalledeki diğer çocuklar Ayşe Teyze'yi destekliyor ve onun ilerleyişini heyecanla izliyorlar. "Onlardan öğrenmek de başka bir keyif," diyor. Gözlerinde parıldayan umut ışığı, çevresindekilere de yansıyan bir motivasyon kaynağı olmuş durumda.
Ayşe Teyze’nin bu yeni serüveni, yalnızca kendisi için değil, toplumu için de büyük bir ilham kaynağı oluşturuyor. Onun hikayesi, birçok yaşlı birey için benzer bir yolculuğun kapılarını aralıyor. Eğitime ve öğrenmeye karşı olan bu tutku, genç yaşta kaybedilen fırsatların ilerleyen yaşlarda kazanılabileceğini gösteriyor. Bu süreçte, Ayşe Teyze’nin en büyük destekçisi olan öğretmeni, onun çalışmalarını dikkatle izliyor ve her ilerleyişinde tebrik ediyor. “O hala öğrenmek için aç bir zihin. Öğrencilerin en güzeli!” diyor.
Ayşe Teyze'nin okuma yazma öğrenme süreci, sadece kişisel bir gelişim değil, toplumda değişim yaratma arzusunun da bir ifadesi. Toplumsal cinsiyet eşitliği, yaşlıların eğitimi gibi konular, Ayşe Teyze'nin hikayesi ile daha görünür hale geliyor. O, "Eğitim almanın yaşı, cinsiyeti yok. Hayat boyunca öğrenmeye ve kendimizi geliştirmeye devam etmeliyiz," diyerek, diğer insanlar için de ilham verici bir mesaj iletiyor.
Yerel yönetimlerin bu tür eğitime destek vermesi, benzer hikayelerin çoğalmasını sağlayabilir. Ayşe Teyze gibi birçok bireyin, hayatları boyunca öğrenme arzusu var. Toplum olarak bu tür kurslara daha fazla önem vermek, birçok insanın hayatında olumlu değişimler yaratabilir. Sonuç olarak, Ayşe Teyze’nin azmi ve kararlılığı, yaşın ve geçmişin bir engel olmadığının en güzel örneği olmaya devam ediyor.
65 yaşındaki Ayşe Teyze’nin okuma yazma öğrenme serüveni, topluma umut ve cesaret aşılayan bir hikaye olarak önümüzde duruyor. Geç geçmiş olsa da, onun gibi bireylerin azmi sayesinde, toplumda daha fazla insanın öğrenmeye yönelmesi ve eğitimden faydalanması için yol açılabilir. Her yaşta öğrenmeye aç olmak, hayatı dolu dolu yaşamak demektir. Ayşe Teyze, bu hayat dersinin en güzel örneklerinden biri olarak hafızalardaki yerini alacaktır.