Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, anti-semitizm konusunda yapılacak eleştirilerin ve araştırmaların odak noktasını Avrupa'ya çevirmesi gerektiğini belirtti. Yılmaz, bu açıklamaları, temaslarda bulunduğu bir uluslararası forumda yaparak, anti-semitizm olgusunun köklerinin Avrupa’daki tarihsel ve toplumsal dinamiklere dayandığını vurguladı. İslam coğrafyasında anti-semitizmin varlığının sorgulanırken, Avrupa'nın tarihsel sorumluluğu ve günümüzdeki yansımaları da mercek altına alındı. Yılmaz, bu durumu değerlendiren bir konuşma yaparak, küresel barış ve hoşgörünün sağlanmasının önemine dikkat çekti.
Yılmaz, anti-semitizm tehdidinin tarihin derinliklerine kadar uzandığını ve özellikle Avrupa'da köklü bir geçmişe sahip olduğunu ifade etti. 20. yüzyılda yaşanan savaşlar, Holokost ve diğer zulümler, anti-semitizmin sistematik olarak nasıl şekillendiğini gösteriyor. Bugün Avrupa'da yükselen ırkçılık ve yabancı düşmanlığı, anti-semitizmin de yeniden hortlamasına sebep olabiliyor. Yılmaz, Avrupa'daki siyasi söylemlerin ve medyanın anti-semitik unsurlar barındıran bir dil kullanmasını sorgulayarak, bu durumun toplumlar arasında derin sosyal çatlaklar oluşturduğunun altını çizdi. Avrupa'daki bazı liderlerin, bu durumdan yararlanarak siyasi kazanç elde etmeye çalıştığını belirtti.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, anti-semitizm ile mücadelenin uluslararası bir çaba gerektirdiğine dikkat çekti. Ülkelerin bu sorunla baş edebilmesi için ortak politikalar geliştirmesi gerektiğini söyledi. Eğitim, toplumsal bilinç ve insan hakları meselelerinin yer aldığı bir müfredatın oluşturulmasının önemine değinen Yılmaz, bu sayede genç nesillerin sağlıklı bir dünya görüşü geliştirebileceğini belirtti. Ayrıca, anti-semitizm ve diğer nefret suçları ile direncin artırılması amacıyla sivil toplum kuruluşları ile işbirliklerinin güçlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Yılmaz, Avrupa’nın ve diğer kıtaların yönetimlerinin, bu sorunları görmezden gelerek değil, aktif bir mücadele vererek aşmaları gerektiğini dile getirdi.
Sonuç olarak, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz’ın bu açıklamaları, anti-semitizmin sadece bir toplumun değil, tüm dünya için bir tehdit olduğunu ortaya koyuyor. Avrupa'nın tarihsel sorumluluğu ve günümüzdeki etkileri, bu mücadelede dikkatle ele alınmalı. Herkesin eşit haklara sahip olduğu, hoşgörünün ve barışın hâkim olduğu bir dünya için, anti-semitizm ile mücadelenin kesintisiz bir şekilde devam etmesi gerekmektedir. Yılmaz, çıkış yolunun yalnızca eleştirmek değil, aynı zamanda sorunları köklü bir şekilde çözmek olduğunu belirtti ve tüm tarafları sorumluluk almaya davet etti.