Aile içi şiddet, toplumsal bir sorun olarak giderek daha fazla gündeme gelmekte ve her kesimden insanı etkileyen bir mesele halini almaktadır. Bu kez, bir grup gencin yaşadığı korkunç anlar, toplumda bu sorunun ne denli derin kökleri olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. "Abinin selamı var" diyerek saldırıya uğrayan iki genç, şiddetin ve aşağılamanın nasıl da sıradan hale geldiğini acı bir şekilde deneyimledi.
Olayın gerçekleştiği gün, gençlerden biri arkadaşlarıyla birlikte bir kafede oturuyordu. Eğlenceli bir gün geçirirken, tanık oldukları bir olay onların hayatını tamamen değiştirecekti. İki genç, yanlarına yaklaşan bir grup tarafından aniden "Abinin selamı var" cümlesiyle saldırıya uğradılar. Bu sırada, saldırganlar gençlere yönelik hakaretlerde bulunarak onları alay konusu yaptılar. Bir anda nasıl olduysa gülüşmeler sona erdi ve yerini korku aldı. Şiddetin boyutları her geçen saniye derinleşti; saldırganlar gençlerin üzerine yürüdü ve onları darp etmeye başladılar.
Sadece fiziksel bir darp değil, olayın başından itibaren yaşanan psikolojik şiddet de kuşkusuz ki can yakıcıydı. Saldırganlar arasında bir grup, gençlerin giydiği kıyafetlere özellikle dikkat çekerek aşağılamada bulundu. Onları etek giydirmeye zorladılar, bu utanç verici anlar hiçbir bireyin yaşamında yer alması gereken anlar değil. Bu tür olayların medyada yer bulması, bir yandan şiddetin cinsiyete dayalı boyutunu, diğer yandan da toplumun bu tür hadiseleri ne denli içselleştirdiğini gösteriyor.
Yaşananlar, sadece bir grup gencin başına gelen trajik bir olaydan ibaret değil; daha önceki yıllardan beri devam eden aile içi şiddet ve toplumdaki tahammülsüzlüğün, cinsiyet temelli şiddetin bir sonucu olarak kendini göstermektedir. Bu olay, herkesin bir arada yaşadığı toplulukların daha hoşgörülü hale gelmesi gerektiğini hatırlatıyor. Ayrıca, bu tür saldırıların gösterdiği gibi, gençlerin kendilerini güvende hissetmeleri için toplumda hızlı bir değişime ihtiyaç var. Ceza yasalarının güçlendirilmesi ve eğitimin artırılması, böyle olayların önüne geçmenin en etkili yollarındandır.
Gençlerin başına gelen bu olay, onların sadece bedenlerine değil, ruhlarına da büyük bir darbe vurdu. Sahip oldukları korku ve travma, belki de yıllarca sürecek bir iz bıraktı. Ancak, bu tür olayların üstü kapatılmamalı; aksine, herkesin sesi olabilen bir mücadeleye dönüşmesi gerekmektedir. Olayın mağdurları, yaşadıkları travmanın üstesinden gelmek için hem sosyal destek almalı, hem de benzer olayları yaşamamak için toplumsal bir farkındalık yaratılması amacıyla harekete geçmelidir.
Toplum, bu tür olaylara karşı duyarlılığını artırmalı ve gençlerin yaşadığı bu ve benzeri korkunç olayları bir an önce sonlandırmanın yollarını aramalıdır. Çünkü her bireyin güven içinde yaşama hakkı vardır ve buna saygı duymak hepimizin görevidir. Yaşanan bu üzücü olay, şiddetin ve aşağılamanın normalleşmemesi için bir fırsat olarak ele alınmalı ve toplumsal dönüşüm, gençlerin sağlıklı bir gelecek kurabilmesi adına bir eyleme dönüştürülmelidir.
Unutulmamalıdır ki, çalışmalara ve mücadelesine devam edilen her birey, gelecekte benzer olayların yaşanmaması için bir adım atmış olur. Bu mücadelede sessiz kalmamak, toplumsal dayanışmanın ve hoşgörünün önemini vurgulamak, hepimizin elinde. Günümüzdeki atılımlar, gençlerin daha güvenli ve eşit bir dünyada yaşamasını sağlama hedefini benimsemelidir.