Gaziantep, Türkiye'nin güneydoğusunda yer alan ve zengin kültürel mirasıyla dikkat çeken bir şehirdir. Yüzyıllardır süregelen geleneksel el sanatları, bölgenin kimliğini oluştururken, modern yaşama olan adaptasyonları bazı mesleklerin yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmasına neden oluyor. Özellikle bakır işçiliği, halı dokuma gibi zanaatlar, genç nesillere aktarılamadıkça bu sanatlardan eserler gün geçtikçe azalıyor. Peki, Gaziantep’in köklü meslekleri neden bu kadar tehlike altında? Bu sorunun cevabını, şehirdeki zanaatkarlarla yaptığımız röportajlarla ve araştırmalarımızla bulmaya çalıştık.
Gaziantep’in el sanatları, Osmanlı dönemine kadar uzanan binlerce yıllık bir geçmişe sahiptir. Bu şehirde üretilen bakır eşyalar, geleneksel halılar ve diğer el yapımı ürünler, hem yerel hem de uluslararası alanda tanınmış ve takdir edilmiştir. Ancak bu meslekler, günümüz modern dünyasında yaşanan değişimlerin ve ekonomik zorlukların etkisiyle ciddi bir tehdit altındadır. Zanaatkârlar, gençlerin geleneksel sanatlarla ilgilenmemesi ve daha çok modern meslekleri tercih etmesi nedeniyle iş güvencesi kaybı riskiyle karşı karşıyadırlar. Bu durum, mesleklerin unutulmasına ve nesilden nesile devredilen bilgilerin zamanla yok olmasına yol açmaktadır.
Modern yaşamın getirdiği teknolojik gelişmeler, birçok alanda olduğu gibi el sanatlarında da değişim zorunluluğu yaratmıştır. Bazı zanaatkârlar, işlerini sürdürebilmek için yenilikçi yaklaşımlar geliştirmek zorunda kalırken, diğerleri geleneksel yöntemleri korumaya çalışmaktadır. Gençlerin ilgisini çekmek için sosyal medya ve dijital platformlar üzerinden pazarlama stratejileri geliştirilmekte, böylece el sanatlarının değerinin daha geniş kitlelere ulaşması hedeflenmektedir. Ancak, bu yenilikler her zaman beklenen sonucu vermiyor. Bazı el sanatları, hızlı tüketim çağında kaybolmayı bekliyor ve bu durum, mesleğin köklerine dayalı olan özgünlüğü tehdit ediyor.
Gaziantep'te el sanatlarının yaşatılması adına çeşitli dernekler ve vakıflar kuruldu. Bu kuruluşlar, ustaların bilgi ve becerilerini genç nesillere aktarabilmek amacıyla atölyeler düzenliyor, seminerler veriyor. Ancak, bu çabaların yeterli olup olmadığı, zamanla ortaya çıkacak. Gaziantep’teki zanaatkarlar, mesleklerini icra ederken sadece bir iş yapmadıklarını, aynı zamanda tarihlerini ve kültürel değerlerini de yaşattıklarını belirtiyor. Ancak, el işçiliğine olan ilginin azaldığı ve üretimlerin de düştüğü gerçeğini göz ardı etmeden, bu değerlerin korunması için daha çok çaba sarf edilmesi gerektiği aşikar.
Sonuç olarak, Gaziantep'in asırlık el sanatları, kültürel mirasın bir parçası olarak yaşatılmalıdır. Bu noktada, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve hükümetin ortaklaşa hareket etmesi, ustaların eğitimine ve bu mesleklerin sürdürülebilirliğine yönelik projelerin geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Gaziantep, sadece bir şehir değil, aynı zamanda bir kültür hazinesidir; geleceğinin ise bu değerlerin korunmasına bağlı olduğunu unutmamak gerekmektedir.