İlişkiler, bireylerin hayatında önemli bir yer tutar; ancak, bu ilişkilerin sonlanması bireyler için kritik bir dönüm noktası olabilir. Son dönemde yapılan araştırmalar, birçok genç insanın ilişkilerini sona erdirme sürecinin ardından karşı tarafla konuşmaktan kaçındığını gösteriyor. Bunun arkasındaki nedenler ise oldukça derin ve karmaşık. “Koparmanın cezasını duyanlar yanından bile geçmiyor” diyerek ifade edilen bu durum, çağa özgü değişikliklerin yansıması olarak değerlendiriliyor.
İlişkinin sonlandığı anlar, bireylerin duygusal ve psikolojik durumlarını derinden etkiler. Öncelikle ilişki bitiminde hissedilen kaygı ve belirsizlik, çoğu gencin ilişki sonrası doğrudan iletişim kurma isteğini engelliyor. Ayrılığın yarattığı duygusal yük, bazı gençlerin dünyanın sonu gibi hissetmesine neden olabiliyor. Kendi içlerinde yaşadıkları karmaşa, çoğu zaman severken sevilmemenin getirdiği korkularla birleşiyor. Bu durum, gençlerin ‘Kapıyı kapatırken, açık bırakma’ yaklaşımlarını benimsemelerine yol açıyor. Birçok birey, geçmiş ilişkilerindeki olumsuz deneyimlerden dolayı; karşı tarafla yüz yüze yüzleşmektense iletişimi koparmayı tercih ediyor. Bu sürecin içinde kopmanın getirdiği kaygılar, gençlerin ilişkilerde nasıl bir tutum benimseyeceğini şekillendiriyor.
Günümüzde sosyal medya, insanların birbiriyle iletişim kurma biçimlerini köklü bir şekilde değiştirmiştir. Gençler, sosyal medya platformları üzerinden kolayca bağlantılar kurarken, aynı zamanda bu platformlar üzerinden ilişkilerini sonlandırma yolunu da tercih ediyor. Ancak bu durum, yüz yüze iletişimin sağladığı duygusal denge ve güveni kaybetmelerine neden oluyor. Genç bireyler, sosyal medya aracılığıyla gerçekleşen iletişimde, karşılarındaki kişinin duygusal tepkilerini anlamakta güçlük çekiyorlar. Birçok insan, bu tür bir iletişimin geçici ve yüzeysel olduğunu düşünüyor ve buna rağmen, sosyal medya üzerinden tüm bu süreçleri yürütme eğiliminde oluyorlar. Sosyal medya ile ilişkilerinin sonunun gelmesi, çoğu zaman daha fazla zarar ve daha derin yaralar açarken, gençlerin ardı arkası kesilmeyen kaygılarının bir devamıdır.
Sonuç olarak, koparmanın cezasını duyan gençlerin bu tecrübeden kaçınma isteği anlamlı ve derin. Geçmiş ilişkilerin yarattığı olumsuz duygusal etkiler, sosyal medyanın getirdiği iletişim engelleri ve geleneğe bağlı kalma korkusu bu sonuçları doğuruyor. Gençlerin duygusal iyileşme süreçlerinde, ilişkilerinin sona erdiği durumlarla yüzleşme cesaretini bulmamaları, onları daha yalnız bir dünyaya itiyor. Önemli olan; her ilişki, her kopuş ve her zorluk, bireylere yeni bir şeyler öğretme potansiyeline sahiptir. Belki de asıl sorun, bu dersleri almakta ve duygusal olarak sağlıklı bir iletişimi sürdürebilmekte yatıyor.