Son yıllarda Suriye, iç savaş ve uluslararası güç mücadelesinin merkezi haline geldi. Ülkede yaşanan karmaşa, dünya üzerindeki güç dinamiklerini etkileyen önemli bir faktör olmanın yanı sıra, bölgesel istikrarı da tehdit ediyor. Bu bağlamda, Rusya lideri Vladimir Putin’in Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a sağladığı destek ve koruma, dikkat çekici bir mesele olarak öne çıkıyor. Putin’in Esad’ı Suriye’ye vermemekte ısrar etmesinin altında yatan nedenler, hem stratejik hem de siyasi boyutlarıyla irdelendiğinde, bölgedeki güç dengeleri hakkında pek çok ipucu barındırıyor.
Rusya, Suriye iç savaşının başından itibaren Esad yönetiminde önemli bir destekçi olmuştur. 2015 yılında başlayan askeri müdahale ile Putin, Suriye devlet yapısını koruma amacını gütmekteydi. Bu adım, hem Esad’ın varlığını sürdürmesini sağlamakta, hem de Rusya’nın Ortadoğu’daki etkisini artırma konusunda önemli bir adım olarak değerlendirilmekteydi. Washington ve müttefikleriyle girdiği çatışmaların yanında, geleneksel düşmanlarının etkisini azaltmak için Suriye’deki varlığını güçlendiren Putin, Esad’ın yanında durarak bölgede hem askeri hem de siyasi bir denge kurmuştur. Bu durum, Rusya’nın enerji kaynakları, stratejik askeri üsler ve uluslararası arenada söz sahibi olma hedefleri açısından da hayati bir önem taşımaktadır.
Putin’in Esad’a olan desteği, sadece iki ülke arasındaki ilişkilerin bir yansıması değil, aynı zamanda küresel güç dinamiklerinin de bir parçasıdır. Suriye’nin coğrafi konumu, hem doğu hem de batı arasında kritik bir köprü görevi görmekte, bu nedenle üzerinde oynanan oyunlar oldukça karmaşık hale gelmektedir. Batılı ülkelerin ve özellikle ABD’nin Suriye’deki müdahalesine yanıt olarak, Rusya; İran, Türkiye ve bazı Arap ülkeleri ile birlikte hareket ederek ağırlığını hissettirmeye çalışmaktadır. Esad’ın korunması, bu dengelerin korunmasında kilit rol oynamaktadır. Eğer Esad’ın düşmesi durumunda, bölgedeki güç dengesinin daha da bozulacağı öngörülmekte ve bu durum Rusya’nın stratejik menfaatlerine zarar vereceği düşünülmektedir.
Ayrıca, Esad’ın düşmesi, Suriye’deki terör örgütlerinin yeniden güçlenmesi ve bölgedeki istikrarsızlığın artması anlamına gelecektir. Bu da, doğrudan Rusya’nın güvenliğini tehdit edecektir. Putin, Esad’ı Suriye’de tutarak, bu tehdidi bertaraf etmenin yanı sıra, aynı zamanda Rus ordusunun ülkedeki etkisini artırmış ve bölgede kalıcı bir varlık göstermiştir. Böylece, Rusya; Suriye’deki askeri varlığını sürdürebilmiş ve ilerleyen dönemlerde dünya sahnesinde daha güçlü bir aktör olma yolunda adımlar atmıştır.
Öte yandan, Putin’in Esad’a olan desteği, Rusya’nın uluslararası imajını da pekiştirmiştir. Suriye krizine karışan ülkelerin çoğu, Esad’ın devrilmesi yönünde bir politika belirledikleri için, Rusya’nın kararlılığı Batı’ya karşı bir meydan okuma olarak algılanmıştır. Bu durum, Putin’in iç politikada güçlü bir lider olarak görünmesini sağlarken, dış politikada da Rusya’nın yeniden süper güç olma yolundaki adımlarını pekiştirmiştir. Çeşitli uluslararası forum ve zirvelerde bu konunun masaya yatırılması, Putin’in Esad’a olan desteğinin ardında yatan stratejik hesapların önemini bir kez daha ortaya koymaktadır.
Sonuç olarak, Putin’in Esad’ı Suriye’ye vermemekteki ısrarı, çok katmanlı bir stratejinin çıktısıdır. Hem iç hem de dış politikada denge kurma çabası, Rusya’nın Suriye’yi bir karargah olarak kullanma isteği ve bölgedeki güç oyunlarında etkisini artırma hedefi, Esad’a verilen desteğin arkasındaki temel nedenler olarak öne çıkmaktadır. Gelecekte, Suriye üzerindeki bu mücadelelerin nasıl şekilleneceği ve Putin’in bu dengeyi nasıl koruyacağı ise merakla bekleniyor. Suriye, sadece bir iç savaş alanı değil, aynı zamanda uluslararası güçlerin kapıştığı bir satranç tahtası haline gelmiş durumda ve bu oyunda Esad, Putin’in elindeki en önemli piyon olmaya devam ediyor.