Son yıllarda Afganistan'da kadınların yaşadığı sosyal ve siyasi baskılar, Taliban'ın yönetimiyle birlikte daha da arttı. Kadınların eğitim ve çalışma hayatında kısıtlamalarla karşı karşıya kalmasının yanı sıra, şimdi de edebi alanında önemli bir tehdit belirdi. Taliban, kadın yazarların eserlerini yasaklama kararı alarak, ülkenin kültürel ve sanatsal zenginliğini hedef alıyor. Bu durum sadece Afgan kadınlarının sesi olmakla kalmayıp, aynı zamanda uluslararası toplum için de ciddi bir endişe kaynağı oluşturuyor.
Taliban’ın 2021’de Afganistan’ı tekrar ele geçirmesiyle birlikte, kadınların hakları ve özgürlükleri ciddi bir tehdit altına girdi. Geçtiğimiz günlerde alınan son karar, kadın yazarların kitaplarına yönelik getirilen yasaklarla yeni bir boyut kazandı. Harvard Üniversitesi ve bazı uluslararası kuruluşların verilerine göre, bu yasaklar, kadınların özgün seslerini ve toplumsal görüşlerini ifade etme fırsatını ortadan kaldırıyor. Ülkede kadın yazarların eserlerinin yasaklanması, sadece bireysel bir müdahale değil, aynı zamanda kadının toplumsal yaşamda ve edebiyat alanındaki rolüne bir saldırı olarak değerlendiriliyor. Taliban, bu şekilde kadınların sesini tümüyle susturmayı hedefliyor.
İlk olarak yasaklanan eserler arasında, kadınların yaşadığı toplumsal sorunları ve hikayelerini anlatan kitapların bulunması dikkat çekiyor. Bu durum, yalnızca Afgan edebiyatının değil, aynı zamanda dünya edebiyatının çeşitliliğinin de tehlikeye girdiğini gösteriyor. Sadece kadın yazarların eserleri değil, aynı zamanda toplumu eleştiren veya farklı bakış açıları sunan eserler de yasak kapsamında. Özellikle kadınların yaşamlarını ve mücadelelerini anlatan hikayelerin, toplumsal algılara karşı bir ayna tutması ve farkındalık yaratması açısından oldukça önemli olduğu biliniyor.
Uluslararası toplum, Taliban’ın bu kararına tepkisiz kalmadı. Birçok sivil toplum kuruluşu ve kadın hakları savunucusu, Taliban yönetimini bu yasakları geri almaya çağırdı. Birleşmiş Milletler Kadınlar Ofisi, yasakların uluslararası insan hakları sözleşmelerine aykırı olduğunu belirtti ve Afgan kadınlarını desteklemek için dünya genelinde harekete geçilmesi gerektiğini vurguladı. Bununla birlikte, kadınların edebi ifade özgürlüğü üzerindeki bu baskılar, ileride tırmanan bir kriz kaynağı olabileceği düşüncesiyle endişe veriyor.
Kadınların kültürel üretimden dışlanmasına, herhangi bir bireyin veya toplumun yaratıcılığını sınırlayıcı bir durum olarak bakmak gerekiyor. Edebiyat sadece sanat değil, aynı zamanda bir toplumun görsel ve zihinsel hafızasıdır. Yazının yasaklanması, tarihin silinmesi yönündeki bir adım olarak değerlendirilebilir. Bunun ötesinde, Taliban’ın uygulamaları, Afganistan’da kadınların hayatları üzerindeki kontrolünü daha da pekiştiriyor. Bu durum, kültürel ve bireysel kimliklerin silinmesi tehlikesini doğuruyor.
Uzmanlar, bu durumun sadece yerel bir tehdit olmadığına dikkat çekiyor. Yaklaşık 20 yılı aşkın bir süre boyunca, dünya edebiyatında önemli bir yer sahibi olan Afgan kadın yazarların katkısı, şimdi büyük bir tehlike altında. Bu kadınların sesleri, yalnızca Afgan toplumunda değil, uluslararası alanda da yankı bulmuştu. Ülkenin sosyal yapısına ve kadınların hakları konusundaki mücadelerine dair birçok eserde, bu seslerin ne kadar önemli olduğu bir kez daha gözler önüne seriliyor.
Sonuç olarak, Taliban’ın kadın yazarlara yönelik getirdiği sansür ve yasaklar, sadece edebi bir kısıtlama değil, aynı zamanda kadınların toplumsal hayata katılımının da engellenmesidir. Bu tür uygulamalar, yalnızca Afgan kadınlarının değil, tüm dünyadaki kadınların hak ve özgürlüklerine yönelik tehditler olarak algılanmalıdır. Şimdi dünya, bu duruma kayıtsız kalmak yerine, kadınların seslerini yükseltmelerine ve haklarını savunmalarına destek olmanın yollarını aramalıdır.